Alman siyasetinde ikinci Trump dönemine hazırlık
ABD Başkanı Joe Biden’ın yeniden başkan seçilmesini uman Alman siyasetçiler bu beklentilerini kısa bir süre öncesine kadar korudu. Biden’ın dil sürçmelerinin artması ve Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’ın silahlı saldırıya uğraması durumu değiştirdi. Biden’ın baskılara dayanamayarak nihayetinde başkanlık yarışından çekilmesi ve Cumhuriyetçilerin popülaritesinin giderek yükselmesiyle birlikte başkent Berlin’deki hava endişeli bir şekilde değişiyor.
Muhafazakâr ana muhalefet partisi Hristiyan Demokrat Birlik’ten de (CDU) bu konuda hükümete uyarılar gelmeye başladı.
Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçiminde tercihini gizlemeyen Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Haziran ayında İtalya’da düzenlenen G7 Zirvesi’nde ikinci bir Joe Biden dönemini tercih ettiğini açıkça dile getirmişti.
Trump’ın 2016-2020 yıllarındaki başkanlığı döneminde Almanya’da iktidarda olan CDU’nun önde gelen isimlerinden eski Sağlık Bakanı Jens Spahn’a göre bu tutum bir hata. Cumhuriyetçi Parti kongresini ABD’nin Milwaukee kentinde izleyen Spahn, Alman siyasetinin artık Trump’a farklı bir şekilde davranması gerektiğine inanıyor.
DW’ye yaptığı değerlendirmede “Trump’ın büyük olasılıkla ABD’nin bir sonraki başkanı olacağını düşünüyorum” diyen Spahn, geçmişte yaşananları hatırlatıyor:
“Onun (Trump’ın) başkanlığı sırasında yaptığımız hatayı tekrarlamamalıyız. O zamanlar kimsenin Trump’ın ekibiyle bir bağlantısı yoktu. Kimse onun neyin peşinde olduğunu gerçekten bilmiyordu. Bu kez önceden bilmeli, onunla ve ekibiyle temas kurmalıyız.”
J.D. Vance: Ukrayna’ya ne olacağı umurumda değil
Ancak Almanya’daki endişe sadece Trump’ın yeniden seçilme ihtimaliyle ilgili değil, J.D. Vance’in başkan yardımcılığına aday gösterilmesi de Berlin’de rahatsızlık yaratıyor. Örneğin Ukrayna’ya verilen destek konusunda onun sıkıntı yaratabileceği düşünülüyor.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Ricarda Lang, sosyal medya platformu X’te Şubat ayındaki Münih Güvenlik Konferansı’nda Vance’in “Trump ve kendisinin Ukrayna’yı Putin’e ne kadar çabuk teslim edeceklerini çok açık bir şekilde ifade ettiğini” yazdı. Vance, 2022 yılındaki bir açıklamasında da “Ukrayna’ya ne olacağı umurumda değil” demişti.
Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen de Reuters haber ajansına değerlendirmesinde, Vance’in Münih’te pozisyonunu açıkça belirttiğini vurgulayarak “ABD gelecekte başka öncelikler belirleyecek, Avrupa kendi savunmasıyla ilgilenmek zorunda kalacak ve ayrıca Ukrayna’yı desteklemenin ana yükünü ABD’den devralacak” öngörüsünde bulundu.
Almanya’nın ABD’ye bağımlılığı artmaya devam ediyor
Almanya ve Avrupa’nın savunma için daha fazla çaba göstermek zorunda kalması aslında yeni bir durum değil. Trump, 2016’dan 2020’ye kadar süren başkanlığı sırasında da bunu defalarca dile getirmişti. Alman Dış İlişkiler Konseyi’nden Dominik Tolksdorf, ancak şimdi durumun bir önceki Trump döneminden farklı olduğunu söylüyor:
“Sorun şu ki, Almanya ve Avrupa bugün 2016’da olduğundan daha da savunmasız. Çünkü Rusya sadece Ukrayna’yı değil tüm Avrupa’yı tehdit ediyor ve Avrupa güvenlik politikası açısından hâlâ ABD’ye çok bağımlı.”
DW’ye konuşan Tolksdorf, öte yandan Avrupalıların en azından Trump’ı şimdi 2016’ya kıyasla daha iyi değerlendirebileceğini düşünüyor.
CDU’lu siyasetçi Jens Spahn da Trump’ın Avrupalılar için bir “büyüme” çağrısı olduğunu ifade ediyor:
“ABD bizim en önemli müttefikimiz. Avrupa’nın güvenliğini onlar garanti ediyor. Gerçek şu ki, Avrupa ABD olmadan güvende değil. Bu bugün ve öngörülebilir gelecek için de geçerlidir. Bu nedenle başkan kim olursa olsun ABD’ye ortağımız olarak ihtiyacımız var.”
Alman hükümetinin Transatlantik Koordinatörü Michael Link de DW’ye verdiği demeçte, Berlinli siyasetçilerin perde arkasında uzun süredir olası bir ikinci Trump dönemine hazırlandıklarını anlatıyor.
Milwaukee’deki Cumhuriyetçi Parti kongresine konuk olarak katılan Link, “Hazırlıklardaki en büyük zorluk Trump’ın öngörülemezliği” diyor:
“Hiç kimse Trump’ın ikinci döneminde programının hangi noktalarını uygulayacağını kesin olarak söyleyemez. Bu nedenle her şeyden önce kendi hareket kabiliyetimizi ve Avrupa Birliği’nin hareket kabiliyetini güçlendirmeliyiz.”
ABD’nin uzun menzilli silahları Almanya’da
Almanya halihazırda savunma harcamalarında bir dönüşüm başlatmış ve esas olarak Rusya tehdidi nedeniyle askeri bütçesini önemli ölçüde arttırmıştı. Başbakan Scholz, birkaç gün önce de Washington’daki NATO zirvesinde bir adım daha attı. Başkan Biden ile ABD’nin uzun menzilli silahlarının Almanya’da konuşlandırılması konusunda anlaştı.
Hamburg’daki Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü’nden Tim Thies, DW’ye yaptığı açıklamada “Şu anda tartışılan silah sistemlerinin çoğu Trump döneminde başlatıldı” diyerek şöyle devam etti:
“Savunma Bakanı Boris Pistorius’a göre Almanya bu silahların konuşlandırılması için gereken masrafları kendisi karşılayacak. Alman hükümeti gelecekte olası bir Başkan Trump’tan gelebilecek talepleri öngörüyor gibi görünüyor.”
Almanya için ne değişecek?
Birçok Alman siyasetçi Trump’ın ilk başkanlığını dehşetle hatırlıyor. Trump’ın seçim zaferine hazırlıksız yakalanan Alman siyasetinde Demokrat Parti’den Hillary Clinton’ın ABD Başkanı olması bekleniyordu. Trump ile Alman siyaseti arasındaki uçurumun o dönemde ne kadar derin olduğu -ve hâlâ değişmedi- dönemin Alman Dışişleri Bakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in yaptığı diplomatik olmayan yorumlarla iyice ortaya çıkmıştı. Steinmeier 2016 ABD seçim kampanyası sırasında Trump’ı bir “nefret vaizi” olarak nitelendirmişti.
Bu nedenle daha sonra gelen Biden dönemi Almanya’yı rahatlatmıştı.
Transatlantik Koordinatörü Michael Link’in görevdeki ABD Başkanı Joe Biden’ınAlmanya için önemini “(Biden) Almanya’yı bir ortak olarak, ama aynı zamanda AB’yi de bir kurum olarak çok ciddiye alıyor. G7 gibi çok taraflı ortaklıklara ve BM gibi uluslararası örgütlere yatırım yapıyor” diye özetliyor. Yeni Trump döneminde böyle olmayacağını söyleyen Link, “İkinci bir Trump yönetiminde durum tam tersi olacaktır: Trump mevcut ittifaklar ve birlikler yerine ikili ilişkileri ve yeni işlemsel ‘anlaşmaları tercih edecektir. AB’ye eşit bir ortak olarak saygı duymuyor ve Avrupa devletlerini birbirine düşürmeye çalışacaktır” diyor.
Siyaset bilimci Dominik Tolksdorf da Trump’ın seçimleri kazanması halinde “İlişkiler önemli ölçüde soğuyacaktır, ancak yine de makul ölçüde yapıcı ilişkileri sürdürmenin yollarını aramalıyız” ifadelerini kullanıyor.
DW Türkçe’ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?