Barış Pehlivan 5. kez cezaevine giriyor
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, daha önce 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldığı ve 6 ay hapis yattıktan sonra tahliye olduğu davadan yeniden cezaevine gireceğini bugünkü yazısıyla duyurdu. Barış Pehlivan, şartlı tahliyenin kurallarından birinin hakkında yeni dava açılmaması olduğunu ancak açılan dava nedeniyle 8 ay hapis cezasına çarptırıldığını ve 15 Ağustos’ta teslim olacağını belirtti.
Pehlivan, avukatlarının karara itiraz ettiğini ancak bu talebin reddedildiğini açıkladı. 31 Temmuz’da yayınlanan yazıdan yararlanmak için talepte bulunduklarını vurgulayan Pehlivan, Bakırköy İnfaz Hakimliği’nin vereceği sonuca göre cezaevine girip girmeyeceğinin netleşeceğini yazdı.
Barış Pehlivan’ın bugünkü yazısı şöyle:
“Ben kimseyi öldürmedim. Hiç kimseye tecavüz etmedim. Hiç kimseye uyuşturucu satmadım.
Bu büyük suçları işlemiş olsaydım, utancımla yaşayamazdım ama iktidar bana özgürlük verirdi.
Benim için çok zor bir yazı. Gazetecilikte 20. yılımdayım. Ne zaman bir habere konu olsam, benim haberim değil de o habere ödediğim bedel konuşulunca canım sıkılıyor. Bu yüzden günlerdir yazamıyorum. Ama bilmelisin. Çünkü ben olmadığımı biliyorum. Gerçekte neler olup bittiğini duymamanız için yeni bir çabaya sokuluyorum. Tek gücüm sensin; Bu yüzden en iyi bildiğim şeyi yapıyorum, size söylüyorum: Tekrar hapse gireceğim.
Bu cümleyi daha önce 4 kez kullandım. Şimdi 5 oldu. Adım adım, sabrınıza sığınarak ve kolaylaştırarak yazmalıyım…
1- Yaklaşık 3 yıl önceydi. Barış Terkoğlu ile birlikte yazdığımız Cendere kitabımızın son hazırlıkları tamamlandı. Kitapta çetelerin, tarikatların, hiziplerin ve paralel örgütlerin bir arada odun taşıdığı cehennemi anlatıyorduk. Adaletsiz, özgürlüksüz, eşitsiz, hukuksuz, ekmeksiz bir sistem bütün ülkeyi zor durumda bırakıyordu. O baskı da üzerinde yürüyerek, dokunarak, kavrayarak kırılabilirdi. Yazmakta olduğumuz kitabın yapmaya çalışacağı şey de buydu.
2- İçindekileri çözdüğümüz bazı kişiler kitaptan haberdar oldular. Basılmasını engellemek istediler. Bunun için bir bahane gerekiyordu, bulundu. Libya’da şehit olan bir MİT mensubunun cenazesiyle ilgili haber yaptığım bahanesiyle gazeteci arkadaşlarımla birlikte tutuklandım. Şehidin adını deşifre etmemiştim. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere birçok siyasetçi canlı yayında MİT’in Libya’daki faaliyetlerini anlattı. Ama değeri neydi? Şehidin mezarına basarak siyasi operasyon yürüttüler.
3- Zulüm, cezaevindeyken bile devam etti. TBMM’de verilen idam indiriminden yararlanıyordum, tahliye olacaktım. Ancak sabah saatlerinde TBMM’de özel bir yasa çıkarıldı. Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde bir utanca imza atıldı ve gazeteciler serbest kalmasın diye kanuna bir ekleme yapıldı. Hapishanelerin tahliyesini tek kişilik hücremde televizyondan izledim.
4- Sonunda 6 ay cezaevinde kaldım. 3 yıl 9 ay ceza aldım ve tahliye oldum. Cezamın onaylanmasıyla birlikte “denetimli serbestlik” denilen infaz sistemine geçtim. Buradaki risklerden biri, kontrollü serbestlik döneminde hakkımda yeni bir dava açılmasıydı. Kanun beni, bırakın yeni bir cezayı, yeni bir duruşmanın bile cezaevine geri dönmem için yeterli olacağıyla tehdit etti. Özgürlük hakkımı ihlal edecek bu durumu kural olarak değil, hakimin takdirine bırakmıştır.
Tabii bu süreçte yazılarım ve açıklamalarım nedeniyle hakkımda yeni davalar açıldı. 20 yıldır olduğu gibi hayatımın değerli bir bölümünü adliyede geçirmek zorunda kaldım.
‘Hapse gireceksin’ mesajı
5- “SS” kitabımızı yayınladığımızda…
Cumhuriyet’te yazdığım köşe yazısına Yargıtay Üyesi Ömer Faruk Aydıner’in adını kodlayarak dava açıldı ve 19 Nisan 2023 tarihli kararla cezaevine girmemle sonuçlandı. “Hakaret” iddianamesi ve kontrollü özgürlük hakkım yakıldı. Bu ağır karar verilirken hiçbir duruşma yapılmadı, bir imzaya baktı.
Büyük olasılıkla beraat edeceğim bir dava, özgürlüğümü elimden alırdı. “SS” kitabının intikamının alındığından hiç şüphem yok.
6- Açık cezaevleri COVID-19 nedeniyle kapatıldı. Bu nedenle onbinlerce hükümlüyle 31 Temmuz’a kadar izinliydim. Biliyorsunuz hükümet 3 hafta önce yüz binden fazla hükümlünün tekrar cezaevine girmemesi için özel bir yasa çıkardı.
7- O kanunun ikinci fıkrasında mutamot şöyle yazıyordu:
“31/7/2023 tarihinden itibaren geçici 9 uncu maddenin beşinci fıkrası uyarınca COVID-19 salgını nedeniyle izinli bulunan ve hükmüne göre denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infazından beş yıl veya daha az olan hükümlüler, hükümlülerin talebi aranmaksızın ilgili mevzuat uyarınca cezalarının şartlı salıverilme tarihine tabi tutulur. Bu miktara kadar olan kısmın infazına, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz hakimi tarafından karar verilebilir.”
Özetle hükümet, “terör suçları” dışında hüküm giyen tüm tutukluları “açık cezaevine geri dönmeye” çağırdı. Hiçbir yorum yapmadan halk için yeni bir kontrollü özgürlük süreci başlatıyordu.
8- Yazıdaki bu paragrafı okuyunca benim de faydalanacağımı anladım. Birçok hukukçu ve akademisyene danıştım ve benimle aynı fikirde oldular. Ama… Bir süre sonra e-Devlet sisteminde şu mesajla karşılaştım:
“Bay. Barış Pehlivan, infazlarınızın gerçekleştirildiği Marmara Açık Ceza İnfaz Kurumu’na 01/08/2023-15/08/2023 tarihleri arasında geri dönmelisiniz.”
Daha sonra aynı bildirim SMS olarak telefonuma geldi…
Beni ilgilendirmeyen maddeyi ilişkilendirdiler.
9- Bu nasıl olabilir? Çıkarılan yasa açıktı, sorduğum tüm avukatlar bir daha hapse girmeyeceğimi söylediler. Kesinlikle bir hata olmalı. Araştırdım. Maddeden yararlanmamak için kanunun 8. maddesine dayandıklarını öğrendim. Açtım, orada şöyle yazıyordu:
“31/7/2023 tarihinden itibaren şartlı salıverilmelerinin kaldırılması nedeniyle aynı cezaya çarptırılan veya ikinci kez infazı yapılan hükümlülerin cezasının infazında altıncı fıkra hükümleri uygulanmaz. süresi ve 31/7/2023 tarihi itibariyle bu cezanın infazı için ceza infaz kurumunda bulunmaktadır. Bu hükümlülerin 31/7/2023 tarihi itibarıyla kesinleşmiş ancak infaz edilmemiş diğer cezaları hakkında altıncı fıkra hükümleri uygulanır.
10- “Şartlı salıverilme” aşamasında olmamam yeterliydi! Kontrollü özgürlüğü yakılan biriydim. 54 kelimeden oluşan bu fıkrada “kontrollü” kelimesinden tek bir kelime bile geçmemiştir. Ayrıca ilgili maddede yer alan “şartlı salıverilmenin kaldırılmasından dolayı” şerhinde benim durumumdan daha ağır hükümlüler de yer almıştır. Bir mahkûmun şartlı salıverilmesinin tersine çevrilmesi, süreçte getirilen ve mahkûmun sertleşmesine neden olan yeni bir dava sayesinde mümkün olmuştur. Benim yaşadığım “yanma denetimli serbestlik” süreci yarım kalmış bir dava ile oldu.
Yani benimle ilgisi olmayan bir şeyden özgürlüğüm alınacaktı.
11- Araştırmama devam ettim. Yazıda benim gibi durumda olanları düşünmedikleri ortaya çıktı. Yani maddede bir boşluk vardı. Ancak maddede bir istisna olmadığı, yani ikinci fıkradan yararlanabileceğim halde neden benimle ilgisi olmayan bir şerh uygulanıyordu? Bunun cevabını bulamadım.
12- Denetimli serbestliğimi yakan karara avukatlarım “kendi inisiyatifleriyle” itiraz ettiler. Ancak bu talebi reddedildi. Bunun üzerine yüz binden fazla hükümlünün yararlanacağı yeni maddeden faydalanmam için talepte bulundular. Bu talep Bakırköy İnfaz Hakimliği’nde bekliyor, sonuç cezaevine geri dönüp dönmeyeceğimi netleştirecek.
Şimdi…
Biliyorum okumaktan sıkıldınız. Ama yazmak zorundaydım. Başta da söylediğim gibi yeni yasayla hükmü katılaşan ağır kabahatler işleyenler cezaevinden salıverilirken, ben kararsızlıktan cezaevine atılıyorum.
Hapishanenin yüzünü görmeden yurt dışında yaşayabilirim. Kalemini kiralayabilir ve gerçeği senden saklayabilirdim. Riskli konulara girmeden koltuğun kölesi olabilir ve “muhalif yazar” kimliğinin tadını çıkarabilirdim. Ben hiç yapmadım.
Ne haram yedim ne de öldürdüm. Bu topraklarda herkesin yüreğine bahar gelsin diye yazdım. Şimdi hak ettiğim maddeden yararlanamayacağım ve 8 ay açık cezaevine gireceğim görünüyor. Eğer lehimde bir değişiklik olmazsa 15 Ağustos’ta cezaevine teslim olacağım. Geliyorsa 5. kez tutuklu!” (KAYNAK)